Duygusal Yeme , Duygusal Açlık , Stresliyken Yemek Yeme.

Duygusal yeme nedir?

Duygusal yeme davranışında kişiyi yemeye yönlendiren şey aslında “açlık” değil, “çözümlenemeyen duygulardır”. Açlık yavaş yavaş gelişir ve midede hissedilir, buna karşılık, duygusal yeme atağı aniden meydana gelir ve özellikle ağızda, “bir şeyler yeme isteği” olarak kendini gösterir.

Duygusal yeme eğilimi olan kişiler baş edemedikleri olumsuz duygularının neticesinde hemen bir şeyler atıştırarak, kendilerini o an için rahatlatırlar. Ancak, çoğu zaman farkına vararak, keyfini çıkararak yenmez bu atıştırmalıklar, tam tersine bir de bakılır ki koskoca bir paket cips bitivermiş, ya da en büyük boy çikolata paketinden geriye bir şey kalmamış! Sorunlarıyla direkt bir biçimde yüzleşmeyen, sıkıntılarına çözüm bulmaya çalışmayan bu kişilerin yedikleri, adeta bir ağrı kesici görevi görür, ama her ağrı kesici gibi etkileri sadece kısa bir süre içindir! Bir sonraki sıkıntı verici ve baş etmesi güç duyguda, bu kişiler kendilerini tekrar yemekle teskin etmeye çalışır ve bu böyle sürer gider. Duygusal yeme eğilimi olan kişiler, artık bir süre sonra fazla kilolu kişiler haline gelir ve ondan sonraki süreçte baş etmeleri gereken şeyler bir değil birkaç tane olur: İlk etapta kendini gösteren duygular (stres, üzüntü, can sıkıntısı, kzıgınlık vb.) ve yedikten sonra hissedilen pişmanlık, suçluluk, başarısızlık düşünceleri..Bu durum tam bir kısır döngüye dönüşüp, yıllar boyu devam edebilir.

Fiziksel açlık bekleyebilir, bekletilebilir.

Duygusal yeme, arkasında suçluluk bırakır; fiziksel açlığı doyurmak için yenen yemek bırakmaz . Tok olduğunuzda bile, bir duyguyu tatmin etmek için yiyor iseniz, bundan sonra da yemeye devam edeceksiniz demektir. Aç olduğunuz için yediğinizde ise doyduğunuzda duracaksınız.

Duygusal açlık bastırdığı zaman, en önemli belirtilerinden biri belirli bir yiyecek üzerine odaklanmanızdır, bunun daha çok bir rahatlatma yemeği olduğunu bilirsiniz.

Rahatlatıcı yiyecekler, insanların bir duyguyu sağlamak ya da sürdürmek için tercih ettikleridir. Negatif ruh halleriyle birlikte gelen istek yeterince ilginç değilmiş gibi bazı insanlar kendilerini ancak bu yemeklerle iyi hisseder.

Dondurma rahatlatıcı yemekler listesinin en başında gelenlerden birisidir. Dondurmadan sonra, kadınlar için çikolata ve kurabiye; erkekler için pizza, biftek ve güveçler gelir…

Hepimiz bazen duygusal sebeplerden dolayı yeriz. Ama yemek yemek duyguları ayarlamak için insanın tek ve ana stratejisi haline gelmemelidir. Özellikle de o insan seçimlerini son derece sağlıksız yiyeceklerden yana yapıyorsa…

Eğer yiyorsanız ,aç değilseniz, vücudunuzun kaloriye ihtiyacı yok demektir. Bu sıklıkla olmaya başlarsa, bu ekstra kaloriler vücudunuzda yağ olarak depolanmaya başlar ki bu da ileride çok daha ciddi sağlık problemleri ile karşılaşmanıza sebep olur.

Yemek yemek yerine bir arkadaşı aramak, yürüyüşe çıkmak, evi toparlamak ya da başka işlere yönelmek çok daha sağlıklı olacaktır.

Bir yemek günlüğü edinin ve neler yediğinizi yazın. Hangi saatte yeme ihtiyacınız oluyorsa yarım saat öncesinde sağlıklı bir yiyecek yiyin.Bu şekilde ne zaman ne yemek istediğinizi fark edeceksiniz. 2-3 hafta yazmayı sürdürdüğünüzde ise duygusal bir yiyici olup olmadığınıza karar vereceksiniz. Eğer öyle iseniz, profesyonel yardıma ihtiyacınız var demektir.

Eski çağlarda, insanlar acıktıklarında karınlarını doyurmak için yerlermiş ve zaten işlerinin büyük bir kısmı bedensel olarak çalışmayı da gerektirdiği için yediklerinin kalorisini büyük ölçüde yakarlarmış. Ancak, dünyanın gelişmesiyle ve tüketim seçeneklerinin zenginleşmeye başlamasıyla “yemek” artık sadece açlığı doyurmak için değil, keyif almak için de gerçekleştirilen bir davranış olmaya başladı. Hepimiz gündelik yaşamımızda, zaman zaman, sadece tadını sevdiğimiz için, keyif almak için tabii ki bir şeyler yiyebiliriz. Ancak, bunun sıklığı artmaya başlamışsa ve üzüntü, stres, öfke gibi olumsuz duyguları her hissedişinizde kendinizi buzdolabının önünde, özellikle de hemen tüketebileceğiniz şekerli, yağlı, unlu yiyeceklere elinizi uzatırken buluyorsanız, duygusal yeme atakları yaşıyor olabilirsiniz.

Duygusal yemeyi nasıl durdurabilirsiniz?

Bu bilgiler ışığında, duygusal yeme ataklarınız olduğunu düşünüyorsanız, çevrenizin desteğini de alarak, ilk olarak kendi kendinize yardım etmeyi deneyebilirsiniz. Sağlıklı baş etme becerisini kazanmaya doğru ilk adım, yeme isteğiniz belirdiğinde, duygularınızı ve yaşadıklarınızı isimlendirerek durumu tanımlamanız ve farkındalık kazanmanızdır.

Ancak, bazı duygusal yeme ataklarının temelinde kronik stres, depresyon, panik atak, yeme bozuklukları gibi psikolojik sorunlar yatabilir ve kendi kendinize yardım etme girişimleriniz büyük olasılıkla yeterli olmayabilir. Bu tür durumlarda, konusunda uzman bir psikoloğun yardımına başvurmanız, tıbbi destek almanız gerekiyor ise bir psikiyatri uzmanı ile görüşmeniz, sıkıntılarınızı etkili biçimde çözümlemenizde size yardımcı olacaktır.

Açlığınız duygusal mı biyolojik mi?

Gerçek açlık hissi tamamen biyolojik ve etkisini yavaş yavaş gösteriyor.

Duygusal açlık ise tamamen psikolojik sorunlar üzerinden şekilleniyor. Şayet ikisi arasındaki farkı anlamakta zorluk çekiyorsanız, aşağıdaki yorumları dikkatle incelemeniz yeterli…

Biyolojik açlık
• Yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
• Sebzeden meyveye her türlü besinle yok etmeniz mümkün.
• Boyun altından başlayan bölgede etkisini gösteriyor (Karın guruldaması gibi…)
• Öğünlerden birkaç saat sonra başlıyor.
• Yemek yedikten sonra tamamen kayboluyor.
• Tatminkârlık sağlıyor.

Duygusal açlık
• Bir anda ortaya çıkıyor.
• Genellikle belli yiyeceklere yöneliniyor.
• Boyun üstündeki bölgelerde etkisini gösteriyor. (Çikolata yemeyi hayal etmek gibi…)
• Son yediğiniz öğün ile hiçbir bağlantısı bulunmuyor.
• Tok olmanıza rağmen yemeğe devam etmek istiyorsunuz.
• Pişmanlığa neden oluyor.
Stres ve beslenme her zaman bağlantılı olmuştur – bu bir gerçektir. Sağlıklı ve Dengeli bir diyet yapan kişi ,dengesiz diyet yapan birinden daha az stresli olması muhtemeldir.

Stres artık dünyada milyonlarca insanı etkileyen, önemli bir sağlık bozukluğu olarak bilinir.

Gıdalar stres seviyelerini nasıl etkiler?

Gıda, stres ve yardım

Sağlıklı, besleyici gıdalar tüketerek ve nefes egzersizleri yaparak stresten biraz olsun kurtulmak mümkündür. Bu yöntemler sadece etkili değil aynı zamanda maliyetsizdir ve herhangi bir yan etkisi yoktur. Yüksek vitamin ve mineral düzeyleri ile gıdalar aktif stres seviyelerini azaltmaya yardımcı olur.
Bazı yiyecek ve içecekler stresi kötüleştirebilir.

Stres tetikleyebilir ve kötüleştirebilir
Yiyecekler ve içecekler şunlardır:

Çay, kahve, kakao, enerji içecekleri
Hızlı yenen yemekler
Tereyağı, peynir
Et ve kabuklu deniz ürünleri
Şeker
Alkol
Gazlı içecekler ve çikolatalı içecekler
Badem, fındık
Hindistan cevizi yağı

Zorlandığı zaman Çay, kahve, kakao ve enerji içecekleri çoğu kesinlikle kaçınılmalıdır.
Stres endişeli yapar – daha uyarım bu anksiyete yükseltmek ve hatta uykusuzluğa neden olabilir.

Abur cubur her zaman lezzetli ama dengeli ve sağlıklı beslenme için iyi değil. Bunlar protein, yağ ve strese neden olabilir hayati mineraller ve vitaminler, içermezler. Karbonhidrat yüksek düzeyde içerirler.

Meşrubat gibi içecekler işe yaramaz ve hiçbir vitamin veya mineral içermez. Kalorisi dolu doludur. Içeceklerdeki karbondioksit yüksek düzeyde stres artırabilmektedir, bu nedenle alkolsüz içecekler diyet için gereksiz olarak kabul edilir. Şekerden kaçınılmalıdır .
Tavsiye edilen gıdalar.
Taze sebzeler
Taze meyveleri
Balık
Çorbalar
Yoğurtlar
Bitkisel ürünler

Taze meyve ve sebze stresi azaltmak için harika vitamin ve mineraller bir dizi sağlar. Sebzeler aynı zamanda kabızlık tedavisinde yararlı olduğu yüksek lif içeriği var.

Uskumru gibi balık kalp için son derece iyi ve kalp hastalıklarından koruyabilir omega yağ asitleri içerir. Büyük bir bellek güçlendirici – Balık da kolin içerir.
Yoğurtlar iyi işleyen bir sinir uyarılarının korumak için gerekli kalsiyum gibi mineralleri sağlarlar. Kalsiyum aynı zamanda etkili bir bağırsak florasının (düzgün yemek sindirimi için yardımcı mikro organizmalar) bakımı için önemlidir lactobacillus içerir.
Minimum stres için, sabah kahvaltısı büyük bir önem içermektedir.
Moraliniz bozulduğunda hep aynı besini tüketmek mi istiyorsunuz? Öyleyse bunun ne anlama geldiğini keşfetme zamanınız geldi demektir.

Mantıklı bir diyet sayesinde stresin etkilerini azaltmak mümkündür, bazı ortak sorunları önlemek ve sağlığını korumak.

Ortak Sorunlar kaçınmak
Hazımsızlık.
Sindirim sistemi rahat değildir, bu durum, bir stresli bir durumun ortasında yemeye neden olabilir. Ayrıca ayaktayemek nedeniyle olabilir, bu yüzden her zaman düzgün yiyecek çiğneme, yemek ve daha yavaş yemek için oturmak gerekir. Daha sonra gerçekten tat ve yemekler ve atıştırmalıkların keyfine varacaksınız.

Şişkinlik.
Hepimizin bildiği gibi, şişkinlik tatsız, ve kendisi streslidir. Bu buğday ürünleri (ekmek, makarna, kek ve bisküvi) ve süt ürünleri (süt, peynir, tereyağı ve krema) tarafından tetiklenmiş olabilir, bu nedenle sorunu kolaylaştırmak için birkaç hafta her besin grubundan kesmeyi deneyin.

Kafein bağımlılığı.

Uykusuzluk ve aşırı su kaybına yol açabilir.Bu da stres hormonlarını yükseltir.

Diyet iyileştirilmesi ile ilgili bazı ipuçları:

Kahvaltı.
Yalnızca bir parça meyve bile kahvaltı için yeterlidir. Meyve kahvaltı için mükemmel bir seçimdir. Sebze veya baharat ekleyerek maceracı olun.

Öğle ve akşam yemeği. Sağlıklı seçenekler pişmiş fasulye veya ton balığı, suşi, sebze çorbası, tam tahıllı sandviç veya salata ile fırınlanmış patates sayılabilir. Restoranlar, pişmiş balık veya sebze ile tavuk iyi seçimlerdir. Ya da bir domates tabanlı soslu makarna .

Öğün arasında. Gün boyunca sağlıklı gıda üzerinde enerjiyi sürdürmek. Bu küçük bir planlama gerektirir. Bir muz, yoğurt, fındık ve kuru üzüm, bir simit olabilir.

İçecekler., Kahve, çay ve soda kadar olabildiğince uyarıcıları azaltın. Kafeinsiz kahve veya çay, yüzde 100 meyve suyu ve bitki çayları için. Dehidratasyonu önlemek ve böbrekleri korumak için bol su içilmelidir.

Takviyeler. B vitaminleri, özellikle stres tarafından tüketilmiş besin yerine bir vitamin ve mineral takviyesi düşünün C vitamini , kalsiyum, magnezyum ve çinko. Sindirime yardımcı Bitkisel takviyeleri meyan kökü, aloe vera, limon. Nane, karahindiba, rezene, zencefil, kaygan karaağaç gibi çaylar sindirime yardımcıdır.

Uzman Diyetisyen
Perran AYDEMİR

Okula Başlayan Çocuklarda Adaptasyon Süreci

Okul zamanı geldi, bu yıl çocuğunuzu ilk kez okulla tanıştırıyorsunuz peki ya adaptasyon süreci? Okula başlamak çocuk ve aile için yeni bir başlangıç, yeni bir dönem demektir. Ailesinden, evinden ilk ayılışı, tanımadığı birçok kişi ile başka kuralların olduğu sosyal ortama geçişidir. Bazı çocuklar için okula başlamak hiçbir sıkıntı yaratmazken bazı çocuklarda ise okulun kapısına ilk adımını attığı andan itibaren kaygı seviyesi yükselmeye başlar. Çocuk bu esnada terk edilme dürtüsüne kapılır ve ağlamaya başlar. Çocuk kaygılandıkça aile de ister istemez kaygılanacaktır. Şunu bilmekte fayda var ki okula ilk kez başlayan çocuklarda ağlamak içine kapanmak, kaçmak için yer aramak, psikosomatik ağrılar hissetmek(karın ağrısı, mide bulantısı), okulu sevmediğini, okula gitmek istemediğini söylemek okula başlama süreci için gayet doğal durumlardır. Çocuklar bu gibi belirtileri aileye sundukça ailelerin de kaygı düzeyleri artmış oluyor. Çocuğum şimdi ne yapıyor? Yemeğini yemiş midir? , Acaba hala ağlıyor mudur? gibi sorular ebeveynlerin kafalarında dönüp dolaşıyor. Şöyle bir gerçek var ki ebeveynlerin kaygı düzeyleri kontrol altına alınmadıkça ve bu kaygı çocuğa yansıtıldığı sürece çocuğun okula karşı güvensizliği artıyor ve okula gitmek istemeyebiliyor. Okula karşı çocukta bir korku ve istememe durumu oluşabiliyor.

Peki ya çocuklar okuldayken ne düşünüyor, ne hissediyor? Acaba annem, babam beni okuldan tekrar alacak mı? Evde kötü bir davranış yaptığım için mi beni okula bırakıyorlar? Kardeşimi benden çok sevdikleri için mi beni okula bırakıyorlar? Arkadaşlarım beni sevecek mi?’’ gibi birçok sorular da çocukların aklını kurcalamaktadır. Kaygı ve korkulardan bahsettik peki ya bu sürecin üstesinden gelmek için nasıl davranmalıyız?

Şunu bilmeliyiz ki okula başlamak yepyeni bir başlangıç, yeni bir düzen demektir. Biraz empati yoluyla çocuklarımızın nasıl hissettiğini anlayabiliriz. Örneğin yeni bir işe başlayacaksınız, yeni müdür, yeni iş arkadaşları ilk iş gününüz sizin için de gergin ve bir o kadar kaygı yaratmıştır. Aynı durum çocuklarımız için de geçerli. Çocuk için ise yeni öğretmenine alışma, arkadaşlarıyla kaynaşma, okul düzenine uyum sağlama başlı başına yeni bir sisteme alışma dönemi demektir aslında. Gelelim nasıl davranmamız ve neler yapmamız gerektiğine.

Öncelikle okula başlamak yeni bir düzen demiştik o yüzden tuvalet eğitimi, emzik bırakma, kardeşin olması gibi yeni düzen değişikliklerinin üst üste gelmemesine dikkat etmeliyiz. Çünkü çocuğumuz okula alışmaya çalışmak gibi yeni bir düzeni zaten vardır ve alışmaya çalışmak için bir çaba gösterecektir. Çocuğun zihninde okula başlamadan önce veya başladıktan sonra okulun nasıl bir yer olduğuna dair bir fikri olmalıdır. Çocuğun duyguları yok sayılmamalıdır. Korku, kaygı varsa nedenini çocuğunuzu bir bireymiş gibi karşınıza alıp korkularının nedenini öğrenmeye çalışın ve çözüm yolu üretin. Kaygı düzeyi çocuğunuzda çok yüksek ise öğretmeniyle konuşulmalı ve ilk birkaç gün okulda beklenilmeli ve çocuğun ebeveyne ve okula karşı güven duygusu oluştuğunda ebeveyn okuldan ayrılmalıdır. Okula yeni başlayan çocuklarda ebeveynin okuldan bir anda ayrılması çocuğun kaygı seviyesini arttıracak ve aileye olan güven azalacaktır. Çocuğunuzla konuşurken olasılıklara yer vermeyin, net cümleler ile açıklama yapmaya çalışın. Okulda ayrı kalınan zamandan sonra tekrar bir araya geleceğiniz konusunda bildirin. Zaman kavramı henüz anaokulu yaş grubunda gelişmemiştir, saat vermek yerine anlayacağı şekilde ne zaman geleceğinizi bildirin. ‘’Seni okula bırakalım.’’ ‘’hoşça kal, güle güle’’ gibi cümleler terk edilmişlik duygusu hissettirebilir. Bu cümleler yerine ‘’Seni okula götürelim.’’ ‘’Görüşürüz.’’ demek çocuğun ebeveyni yeniden göreceğinin hissini verir. Peki ya çocuğunuz size fiziksel belirtilerinden bahsediyor ‘’Bugün karnım çok ağrıyor okula gitmesem’’ gibi söylemlerde bulunuyorlar. Bunun sebebi ise korkularını sözle değil beden diliyle ifade etmelerinden kaynaklıdır. Bu durumda fiziksel sağlığı kontrol edilerek okula götürülmesi önerilir. Üzülüp, bugünlük okula gitme , ağlarsan gelip seni okuldan alabilirim, karnın ağrırsa öğretmenine beni aramasını söyle’’ gibi çocuklara yönlendirici cümleler kurulmamalıdır. Çocuk okuldan geldiğinde, okulda neler yaptığı ile ilgili sorular sorulmalı fakat bu sorgu şeklinde olmamalıdır. ‘’Seni ağlatan bir şey oldu mu’’ ‘’Çok yoruldun mu’’ ‘’Arkadaşların kötü davranmadı değil mi?’’ gibi olumsuz sorulardan kaçınmamız gerekmektedir. Çocuğunuz anlatmak istemeyebilir bu durumda ısrar etmeden sorularımızı olumluya çevirebiliriz. ‘’Bugün en çok eğlendiğin etkinlik hangisiydi?’’ gibi sorular sorabiliriz. Çocuklar okuldayken sizi özleyecektir eve geldiğinizde kaliteli vakit geçirmeniz ve bu özlemi gidermeniz bir sonraki okul günümüzün daha sağlıklı geçmesini sağlayacaktır. Güzel bir dönem geçirmemiz dileğiyle.

Psikolog Berfu Kargören